Daha Etkileyici Sunumlar İçin 10 İpucu
Yine bir haftanın başlarındayız. Öğrenciyseniz bitirme projelerinin sunumu ile geçecek yoğun günler sizleri bekliyor. Beyaz yakalıysanız, tabii ki olmazsa olmazımız toplantılar…
Hayır, yine mi aynı sıkıcı sunumlar! Daha kaç tane sıkıcı sunum izlemeye tahammül edebileceksiniz ki? Daha eğlenceli ve dikkat çekici sunumlar hazırlamanız mümkün. Belki müdürünüzde güzel bir etki bırakacaksınız, belki de bitirme tezi sunumuzda size güzel artılar katacak kim bilir.
İşte sizin için 10 harika ipucu.
1) Bir senaryo yazın.
Küçük bir planlama uzunca yol almanızı sağlar. Çoğu PowerPoint sunumu genelde tekdüze ve sıradandır, bu da yapılan sunumu daha da zorlaştırır. Unutmayın, slaytlarınızın asıl amacı izleyicinize söyleyeceğiniz şeyleri göstermek ve detaylandırarak anlatmaktır. Eğer doğaçlama konusunda bir
uzman değilseniz slaytları hazırlamadan önce genel hatları ile sunumu özetlemek işinizi kolaylaştıracaktır. Yazacağınız hikâyenin kurallara uygun olmasına dikkat edin. Giriş, gelişme ve sonuç üçlemesine dikkat edin.
2) Tek seferde yalnızca bir şey anlatın.
Konuşmanız boyunca ekranda gözükmesi gereken şey konuştuğunuz şey hakkında olmalıdır. Dinleyiciler neredeyse anında ekrandakileri okuyacaktır. Örnek vermek gerekirse tek bir slaytta dört önemli konudan bahsedecekseniz ve hepsi aynı anda ekranda gösterilirse dinleyiciler çoktan diğer konuları görüp okuyacak ve sizin önünüze geçecektir.
Demek istediğim şu ki, bir konu hakkında konuşup ardından rakamlarla örnek vereceğiniz sırada slaytta tabloların ve verilerin gözükmesi sizin için her zaman bir artıdır.
3) Paragraflara yer yok!
Çoğu sunumun başarısız olma sebeplerinden biri de bir yazar edasıyla her bir slaytta birbirinden alakasız belgeler, yazılar ve metin blokları yerleştirerek yazmak istedikleri şeyi slaytta işlediklerine inandırmalarıdır. Tebrikler. Bir oda dolusu insanın ölmesine neden oldunuz. Ölüm nedeni: ölümcül dozda can sıkıntısı! Slaytlar sununun kendisi değil, sunumunuz için resimlerden ibaret olmalıdır. PowerPoint ve birçok sunum programı, sunum esnasında sadece sizin görebildiğiniz ekranda gözüken not kartları özelliğine sahip. Bunu kullanmayı ihmal etmeyin.
4) Tasarıma önem verin.
PowerPoint ve türevleri uygulamalar slaytlarınıza görsel efekt ekleyebileceğiniz bir çok çeşitli araçlarla birlikte gelmekte. Slaytlar arası geçişler, metinlerin ekrana zıplayarak gelmesi gibi bir çok aşina olduğumuz efektleri biliyoruz. Bunların haricinde deneyebileceğiniz şeylerden birkaç tane söz etmek gerekirse; Ana başlıklarda Sans Serif yazı tiplerini kullanın. Bunlara da örnek vermek gerekirse Arial ,Helvetica, ya da Calibri. Hem okuması en rahat yazı tipleridir hem de görseli. Eğer okunaklı olduğunu düşünüyorsanız slayt başlıklarında dekoratif yazı tipleri de kullanabilirsiniz. El yazısı, Kaligrafi gibi. Koyu renkli metni, aydınlık bir arka plan üzerine koyun. Okumayı kolaylaştıran önemli faktörlerden biri de bu. Metninizi sola ya da sağa hizalayın. Dağınıklıktan kaçının. Bir başlık, birkaç ana hat ve belki de ufak bir görüntü. Daha fazlası dinleyicinin dikkatini dağıtacaktır.
5) Görselleri dikkatli kullanın.
Sunumda kullanılan görseller hakkında iki ana düşünce hakim. Kimilerine göre görseller dinleyicileri etkilemeli ve onları meşgul etmek için kullanılmalı, kimilerine göre ise görsellerin tamamen dikkat dağınıklığına sebep olduğu için kimi zaman gerek bile duyulmamalı.
6) Ekranın dışından düşünün.
Ekrandaki slaytların sunumun bütününün değil, yalnızca bir parçası olduğunu unutmayın. Sunum şeklinize biraz özen gösterin. Ne giydiğiniz, odanın etrafında nasıl hareket ettiğiniz sunumunuzu tamamlayan diğer öğelerdir. Unutmayın, sunumlarınız her ne kadar ilgi çekici olursa olsun asıl ilgi odağı sizsiniz.
7) Dinleyicileri kendinize bağlayın.
Şaşırtıcı ya da merak uyandıran bir konu ile başlayın. Dinleyicilerin fark etmesini, sandalyede dik oturup dinlemeye başladığını fark edin. En güçlü bağlama yolu, dinleyicinin duygularına hitap etmektir. Bir öneri sunun, şaşırtın ya da korkutun. Böylece sunumunuzun geri kalanı tahmin ettiğinizden de güzel geçecek.
8) Soru sorun.
Sorular dinleyicilerde merak uyandırır ve onları meşgul eder. O yüzden soru sormaktan çekinmeyin. Bir sonraki slayta geçmeden önce soru sorarak merak duygularını arttırın. Eğer sunumunuz uygunsa da o sırada küçük bir soru-cevap bile yapabilirsiniz.
9) Sesinizin ayarlayın.
Hepimiz mutlaka tek düze ses tonuyla dakikalarca saatlerce süren sıkıcı bir sunum dinlemişizdir. Bu hatayı yapmayın! Bir arkadaşınızla konuşurmuşçasına sunum yapın, elinizdeki hazır kartları okuyor gibi değil.
10) Kuralları çiğneyin!
Diğer her şeyde olduğu gibi kimi zaman bazı kurallar işlemez. Bir kuralı çiğnemek için iyi bir nedeniniz olduğunu düşünüyorsanız, devam edin ve yapın. Kural kırmak kabul edilebilir bir davranıştır. Ama siz gene çok da agresif bir şekilde bunu gerçekleştirmeyin. 🙂 Sunumlarda Hikâye Anlatıcılığı
Hikâye anlatıcılığı kurumsal eğitim verenler için çok önemlidir. Sunumlarda hikâye anlatma derinliğiniz ne kadar yüksekse iz bırakma olasılığınız o kadar iyidir. Hikâyelerin hipnotik bir dili vardır, buzları kırar ve çatışmaları önler. İlgiyi artırmak ve kitlenizi sürekli oyunda tutmak için hikâye anlatıcılığı büyülü bir çözümdür. Öğrenmenin en iyi yolu hikâyeler ile bağlar kurmaktır. Öğrenme ve akılda kalmada hikâyeler müthiş bir zihin haritasıdır. Hikâye kurgusu ile yapılan anlatımlarda daha az soru ve sorunla karşılarız.
Hikâyelerde hep merak vardır bitse de gitsek dedirtmez. Cebinizde her zaman konuya uygun hikâyeleriniz olmalıdır. İknada hikâyelerle güçlü etkileşim sağlayabilirsiniz. Hikâyeler beynin bağdaştırıcısıdır. Odaklanma ve ilgiyi yüksek tutar İnteraktif etkileşimi artırır, samimi ortam sağlar Fikir alışverişi sağlar, ortamda hem dinleme kalitesi hem de konuşma cesareti artar. Hayal kurma becerisi gelişir Anlatıcının ses tonu ve bedeni dili duygu yoğunluğu ile daha belirginleşir. Herkesin kendini ifade etmesi kolaylaşır.
Güçlü bir soru ile giriş yapabilirsiniz. Böylece tüm katılımcı zihinler soruya odaklanacaktır. Güçlü sorular zekâ ve özgüvenin göstergesidir.
Bugün burada 425 yıllık deneyim ve 4500 EQ’dan yararlanmak ister misiniz? Steve Jobs burada olsaydı ne sormak isterdiniz? (Korkmayın gelmeyecek!) Olay örgüsünü anlatarak başlayabilirsiniz. Sizce Dünya’da kaç şirkette üretim ile planlama sorunu yoktur?
Aile şirketlerinde kurumsallaşmanın en büyük engeli ………. ‘dir. Sizce boşluğu nasıl doldurabiliriz. O gün bir tweet üzerinden insanların fikirlerini alarak psikolojik oksijen ile rahatlamalarını sağlayıp başlayabilirsiniz.
Sunuma katılanlara vaadinizi söyleyin ne elde edecekler? Ne kazanacaklar?
Din, Siyaset, cinsellik, ırkçılık olmayan herkesin bilmediği bir fıkra, anı veya karikatür ile başlayabilirsiniz. Bir video ile sunumu başlatıp bitirmeyin! Sunum başında ve sonunda sizinle etkileşime geçmeleri yararlıdır.
Sunuma Hazırlık; Önce kendinizi hazırlayın. Bazı insanlara sunum yapmak ölüm korkusu gibi gelir. Düşünsenize bir otobüs şoförü kontağa basarken bugün çok heyecanlıyım acaba kaza yapar mıyım? Kesin yaparım en
az 20 kişi ölür diyerek yola çıkar mı? Yüksek odaklanma isteyen ve cana mal olma riski olan doktorluk, insan taşımacılığı gibi riskli meslekleri yapmıyoruz. Sahneye çıkıyoruz ve insanlara fikirlerimizi satmaya çalışıyoruz. Etkilemek, ikna etmek, düşüncelerini değiştirmek gibi birçok amaçla kendimizi ifade ediyoruz. Aslında sorun diye düşündüğümüz konfor alanımızda mutlu olmak. Alışkanlığımız olmayan sahneye çıkıp sunum yapma işini konfor alanımıza almamış olmamızdır. Özellikle 35 yaş üstündeki gruplarda okullarda kendini iyi ifade edememiş olmak, sunum yapma şansına sahip olmamak işi yapmamızı zorlaştırır. Ego, mükemmeliyetçilik, ne derler baskıları bizim ertelememize, vazgeçmemize bunlarda başarısız olma korkusunun artmasına neden olur. Başarısız olacağınızı düşünmek aslında bir tercihtir. Bazen insanlar mutsuzluk içinde mutlu olmayı tercih eder. Başarılı olacağını düşünmekte bir tercihtir. Eğer sunumda eğlenmeyi keşfederseniz, hatta kendinizle dalga geçebilirseniz kendinizi zihinsel olarak hazırlamanız çok kolaylaşır. Kendinizi iyi hissettiğinizde göz temasınız artacak, gülüşleriniz doğallaşacak, ses tonunuz kendini bulacaktır. Beden diliniz rahatlayacak, konuları rahatlıkla ifade edecek ve sorular karşısında yüksek güvende olacaksınız. Bunun en basit yolu sunum için ayna karşısında ya da telefonunuzla kayıt yaparak çok çalışmaktır. Arkadaşlarınıza sunum yapın, yorumlarını isteyin. Çok iyi sunum yapanları izleyin. Bağ kurduğunuzda insanlar sizin hatalarınız ile ilgilenmeyecektir. Çabanızı, samimiyetinizi gördüklerinde, iyi dinleyici olduğunuzda karşınızdaki kişiler sizi daha çok sevecektir. Bu size tolerans olarak geri dönecektir. Unutmayın başlamak için mükemmel olmak gerekmiyor. Mükemmel olmak için başlamak gerekiyor. Sunumunuzun her dakikası için 10-15 dakika planlı çalışın. Sunuma değil bütüne bakın. Kitleyi
tanıyın hangi sorular gelecek, ne duymak istiyorlar? Siz ne söylemek istiyorsunuz? Sunumu, önce zihninizde oluşturun. Sunumunuzu hazırlamadan önce, neyi anlatmak istediğinizi, en çok neyi vurgulamak istediğinizi düşünün. Önerilerinizi hangi sırayla vereceğinizi ve bunları hangi analizlerle destekleyeceğinizi belirleyin. Unutmayın! İyi bir satıcı ürününü satmaz, müşteriyi o ürüne ihtiyacı olduğuna ikna eder. Sunum içerisinde de bu bakış açısından yola çıkarak, yaptığınız veya yapacağınız çalışmayı anlatmaya başlamadan önce o çalışmayı yapma ihtiyacının neden var olduğunu kanıtlamalısınız. Yani öncelikle sorunun tespitini yapmalısınız. Önerinizin ne olduğunu bildiğiniz için de sorunun içerisinde en çok
vurgu yapacağınız nokta sizin çalıştığınız veya çalışmayı düşündüğünüz alan olmalıdır. Sunum içerisinde, konuları hangi sıra ile anlatacağınızı mümkünse bir not defteri üzerinde yazılı hale getirin. Ve bu konuların bir bütünsellik izlediğinden emin olun. Sunum bir akıştır ve uyum içerisinde
başlayıp bitmelidir. Konuları çıkardıktan sonra da içerik anlamında nelere ihtiyacınız olduğunu çıkararak, bunların hangilerine sahip olduğunuzu, hangileri için içerik oluşturmanız gerekeceğini belirleyin. Bütün bunlar hem sunum hazırlama aşamasında işinizi kolaylaştıracak, hem de sunumunuzun mümkün olduğunca az revize görmesini sağlayacaktır. Bu neden önemli? Çünkü revizeler insanı yorar. Basit, sade ve anlaşılabilir bir içerik oluşturun.
Çok fazla araştırma, analiz yapmış olabilirsiniz, fakat bu, tüm çalışmaları tüm detayıyla sunuma koyabileceğiniz anlamına gelmez. Yine aklınızdan geçen birçok düşünce olabilir. Açıklayıcı olması açısından uzun metinler yazmak isteyebilirsiniz konuyla ilgili, ama bu noktada da üzülerek size dur
demek zorundayım. Başta belirttiğim rapor formatlı bir sunum dosyası hazırlamıyorsanız, mümkün olduğunca sade olmalıdır hazırlayacağınız içerik. Sunumun içeriği, sunumu hazırlayan ve sunacak kişi dışında biri tarafından görüldüğünde ana fikri kavranabileceği detayda olmalıdır. Bunun dışında verilecek her türlü bilgiyi sunum esnasında anlatıcı sözel olarak verebilir. Zaten, sunumun her detayı barındırması konukların dikkatini anlatıcıdan çok içeriğe yönlendirebilir. Bu da anlatıcılar için en zor durumlardan biridir. Konunun tek hâkimi ve sunumu yöneten anlatıcı olmalıdır. Bu sebeple de ana fikir dışındaki tüm detaylara sadece anlatıcı
sahip olmalıdır. Bildiğiniz her şeyi anlatma tek kişilik gösteri hatasına düşmeyin. İnteraktif olun. Aldığınız geri bildirimler sizi değerli kılacaktır. Sunum salonunun kişi başı 1.5m2 olması, oksijen miktarı, ışık sistemi, ses düzeni, ısı, koltukların ergonomik durumu, dışarıdaki sesler, pencereler, dışarıdaki görüntüler, verilecek aralar, yemek sonrası sunumda rehavet hepsi sunum kalitesini etkiler. Tüketilen su, eğitimde alacakları glikoz, ortamdaki koku, vereceğiniz sürpriz hediyeler, yapılacak yarışmalar, eğitim notlarının dağıtılması, oynanan oyunlar, giyiminiz, aksesuarlarınız, kokunuz her şey sunuma ait dengeyi belirler. Sizin enerjiniz, ruhsal durumunuz, konuşma ritminiz kullandığınız sunum malzemeleri, sunum linkini dağıtmanız, skype, kahoot, prezi vb sunumlarınız, prompter gibi malzemeler kullanıp kullanmamanız sunuma yaptığınız değeri belirleyecektir. Fiziksel kondisyonunuz, diyafram egzersizleriniz, dili ve jargonları nasıl kullandığınız ve sürekli nasıl geliştirdiğiniz önemlidir. Profesyonel sunum yapanlar sunumlarında az yemek yerler, haftada 3-5 arası 60 dakikadan fazla spor
yaparlar. Diyafram için egzersiz yaparlar. https://www.youtube.com/watch?v=aEoAZvse8W8 Şan dersleri de uzmanlaşma yolunda size avantaj sağlayacaktır.
https://www.youtube.com/watch?v=l7lwJlnq7g8
İLK 7 SANİYE ETKİSİ Yaşamın her alanının satış olduğunu kabul edersek ilk 7 saniye izlenimi ve katacağı değeri bilmek gerekir. Sosyal yaşamda, satışta, sunumda kısacası etkileme alanlarında ilk izlenim tüm süreci etkileyecektir. Siz bu adamdan/kadından hiç hoşlanmadım içimde bir his var dediğiniz anları düşünün, içgüdüsel bir koruma kalkanı ile tanışırız, değerlerimiz, inançlarımız, beklenti ve anlık değişen duygularımızın bulunduğu 4 ayrı süzgeçten geçiririz. Daha da ötesi eşleştirir, kıyaslarız. Orta ve alt beynin devrede olduğu anlardan biri de ilk tanışma anlarıdır. Beyin hızlıca kısa yollar yaratır ve hemen bir katalog içine yerleştiririz. O nedenle ilk 7 saniyede sizin nerede yer alacağınız belirlenir. Sonra 25-30 hamle
yapsanız bile o etki kolay silinmez. İnsanlar yanılmak istemedikleri için sizi ilk 7 saniye görüntüsünü haklı çıkartacak şekilde değerlendirir. İşte bu nedenle his, önsezi dediğimiz aslında ilk kayıtları haklı çıkartmak için yaptığımız gözlemlerdir. Hoşlanmadığınızı düşündüğünüz insanın hep hatasını arar ve bir şekilde bulursunuz. Kusur arayan kusur bulacaktır. İlk tanışma saniye o nedenle inanılmaz önemlidir. Birde satış alanında çalışıyorsanız size zaten müşteriye mesleki iticilik oluşmuş olabilir. Bu size ait bir durum olmamakla birlikte sizin çözmeniz gereken bir sorundur. Danışmanlığınızı, sorun çözücü olacağınızı hissettirmeniz gerekir.
İlk 7 saniye kesinlikle fiziksel bir olay değildir, çok iyi giysi, iyi parfüm, alınan beden dili eğitimi, bir tatlı gülümsemeden çok daha fazlasıdır. Zihinsel ve ruhsal mesajlarda iletmeniz gerekir. İlk tanışma özgüven gösterisi, şov almak, karizmatik olmaktan ötesidir. Müşterinin konfor alanındasınız, patron
siz değilsiniz. Asla rol yapmayın insanlar artık çok zeki rol yaparsanız kaybedersiniz. Siz olun. Enerjik, güçlü, motive, barışık olduğunuzu hissettirin. Gülümseme kalkanları ortadan kaldırır, dirençleri kırar. Ses tonu sizin parmak izinizdir. Ses tonu insanın en samimi duruşudur. Ses tonunuzun farkında olun. İlk 7 saniyede söyleyebileceğiniz 12-13 kelimeden çok daha ötesidir, ses tonunuz ve doğal olarak beden diliniz. Karşınızdaki kişiye önce adınız, sonra adınızla birlikte soyadınızı tekrarlamanız hafızada kalmasını sağlayacaktır. Göz teması işte sizin en önemli etki alanınızdır.
Samimiyet, kendiniz olmak, etkin dinleyici olmak, başkalarını ilgi odağına almak sizi mükemmel kataloglara koyacaktır. Öncelikle ilk 7 saniyede hangi kataloglara konulmak istediğinizi siz bilmelisiniz. Kendinizi en az 5
kelime ile tanımlayın ve bu mesajı verip vermediğinizi gözlemleyin. 7 saniyede sizin, ürünlerinizin, şirketinizin hakkında karar verme süresidir. İnsanlar ilk izlenimlerini haklı çıkartacak şekilde sizi takip edecektir.
YETİŞKİNLERE SUNUM YAPMAK
Yetişkin Kimdir?
• Zihinsel ve bedensel gelişimini tamamlamış,
• Psikolojik olgunluğa ulaşmış,
• Ekonomik bağımsızlığını kazanmış ve
• Toplumda bir sorumluluk üstlenen kişidir.
Yetişkinlerin Özellikleri
• Kendisine olgun bir insan gibi davranılmasını, saygılı olunmasını beklerler.
• Alıngandır. Başarısızlıktan, başkalarının yanında küçük düşmekten çekinir, korkar.
• Sunumda pasif alıcı olmaktan hoşlanmaz, aktif rol almak ister.
• Gereksiz, sıkı otoriteden hoşlanmaz.
• Yetişkinler, çocuk ve gençlere göre daha gerçekçidir.
Yetişkin Tavırları
Yetişkinlerin kendileri de zengin bir öğrenme kaynağı olabilir.
• Geçmişte edindikleri bilgilerle örtüşmeyen, ters düşen yeni bilgiyi reddedebilirler.
• Davranış değişikliğine direnebilirler.
• Kalıplaşmış değer yargılarına ters düşüldüğünde eğitimden uzaklaşabilirler.
• Bu nedenle; öğrenme sürecinde, yetişkinlerin deneyimleri, bilgi birikimleri reddedilmemeli, hatalar
bir öğrenme fırsatı olarak değerlendirilmelidir.
• Yetişkinler anlatılandan çok anlatana göre bakış açısı geliştirebilirler.
Kadın ve Erkekleri Anlamak
Türk İşi ikna kitabının 192. sayfasında kadınları anlamak diye bir bölüm var. Ancak sayfa tamamen boş! Yazar henüz kadınları anlamış değil! Bilginin sık güncellenmesi gerekiyor. Kadınların işletim sistemi gerçekten erkeklerden çok farklıdır. Başlayalım mı? Kadın detaycı ve biriktiren bir canlı türü, erkek sonuç odaklı ve balık hafızalı diğer canlı türüdür. Erkek tartışmadan fiziksel olarak uzaklaşınca unutma yeteneğine sahip. Kadın ise tartışma yarım
kesildiğinde yaralı aslan kadar tehlikeli olabilir. Tartışmalarda uzun uzun konuşmak geçmişe ait her fotoğraf karesini hatırlayıp tekrar etmekten keyif alır. Detaylar kadını çok ilgilendirir. Unutmaz, özellikle olumsuz detayları asla unutmaz. Bunu bir korunma refleksi olarak görür. Geçmişteki
olumsuzlukların tekrar yaşanmaması için gündemde tutulması gerektiğini düşünür. Kendini değerli hissetmek, psikolojik oksijen almak için konuşmak ve dinlenilmek ister. Erkek kadın için çok ciddi bir tartışmayı önemsiz görerek klasik “erkekçe” dili ile kapatmak ister.
Hıı- hıı
Tamam anladık
Sonra konuşuruz
Şimdi daha önemli işlerim var
Senle tartışmaya bile değmez Bu sözler bir kadını tartışmamaktan çok daha fazla yaralar. Sorunu çözmek yerine binlerce yeni sorun oluşmasına sebep olur. Erkek karşısında annesini arar bulamaz. Kadın karşısında babasını aramaz. Hayallerinde bir erkek yaratır ve eşini, sevgilisini o hale getirmek, değiştirmek için sonsuza kadar savaş verir. Erkek bu değişimi flört döneminde kabul eder. Sonra özüne döner! Kadını kazanma süresindeki mükemmel erkek elde ettikten sonra birden değişir. Kadın bunu anlayamaz çünkü erkekler elde etmek, kadınlar elde tutmak için mücadele verirler. Erkekler sonuçlara, kadınlar duygulara ve tüm detaylara odaklanır. Yalan refleksi ve kadını anlamak. Erkek yalan söyleme konusunda gerçekten yeteneksizdir. Bunun nedeni geçmişte yeterince baskı altına alınıp yalan yetenekleri geliştirilmemiştir. Kadın her konuda yalan söylemek zorunda bırakıldığı için alt yapısı oldukça sağlamdır. 25 yaşında sonra yalan
söylemeye başlayan erkek detay sonuç bağlantısından dolayı yalanın detaylarını planlayamaz. Kadın, FBI ajanları kadar beden dili uzmanı, ses tanıma uzmanı, göz bebeği okuma uzmanıdır. Psikolog kadar analiz yeteneğine sahiptir. Terapist kadar iyi dinleyici, yaşam koçu kadar iyi
gözlemcidir. Yetenekleri bunlarla sınırlı değildir. Yalan konusunda binlerce deneyime sahip olduğundan mükemmel bir eşleştiricidir. Sorgu uzmanı kadar çapraz soru sorma yeteneğine sahiptir. Kadını anlatmaya ve anlatmaya çalışmak için böyle bir köşenin yetmeyeceğini bilmenizi isterim. Yetişkinler geçmişlerindeki bilgi, deneyim ile anlattıklarınızı eşleştirir. Kendilerine uygun görmezlerse iletişimi keser. Oyun, ödül ve sürprizlerden hoşlanırlar. İçlerindeki çocuğu keşfettiğinizde muhteşem etkileşim
sağlanır. O nedenle sunum içine oyunlar, ortalama her 18-20 dakikada gülmesini sağlayacak aktiviteler, ödül ve sürprizler eklemelisiniz.
Özellikle başlangıçta temkinli olan, bakalım ne olacak diye bekleyenlerin buz kırıcı oyunlarda hemen sunuma dâhil edilmesi gerekir. Odaklanmaları 18-20 dakikada dağılır. Tüm planlamanızı TED X konuşmalarındaki gibi en uzun 18 dakika üzerine kurmalısınız. Heyecanınızı, duygularınızı transfer etmek ve karşınızdaki grubun tamamı ile kısa sürede bağ kurmalısınız. Olumsuz durumla, itirazla karşılaştığınızda karşınızdaki kişilerin bunu öğrenmek için yaptıklarını düşünün.
ODAKLANMA-KOORDİNASYON
KONSANTRASYON NEDİR?
Konsantrasyon: İç ve dış uyaranlardan etkilenmeden, dikkat ile bir işe yoğunlaşabilme; iş üzerinde dikkati sürdürebilme yeteneğidir. Sunumda iç ve dış etken oldukça fazladır o nedenle yüksek bir koordinasyon gerektirir.
Dikkati toparlama ve sürdürme (odaklanmak) konusunda çeşitli güçlükler yaşanması durumunda konsantrasyon bozuklukları meydana gelir. Günümüz şartlarında bu çok normal bir durum olsa da
çeşitli önlemler almak mümkündür. İşte o önlemler ve konsantrasyon geliştirme teknikleri:
ODAKLANMA SORUNU NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Odaklanma sorunu veya diğer bir tanımla konsantrasyon bozukluğu çok faktörden etkilendiği gibi, çok adımlı çözüm yöntemleri vardır. Aşağıdaki listeye mümkün olduğunca uymak, var olan odaklanma problemi ile başa çıkmanıza ve konsantrasyon artırmanıza olanak verir. Odaklanma sorunu nasıl giderilir? Konsantrasyon Teknikleri (Odaklanma Teknikleri)Kişisel odaklanma teknikleri geliştirmek, görev listesi oluşturmak ve birden fazla işi aynı anda yapmamak konsantrasyon artırıcı etkiye sahiptir. Sunumda çok iyi bir liste ve kurgu olmalıdır. Sağlıklı beslenmek konsantrasyon gücü sağlar. Düzenli ve tam uyku uyumak konsantrasyon gücü sağlar; konsantrasyon bozukluğu faktörlerini azaltır. Düzenli beyin egzersizleri yapmak, bulmaca çözmek ve zeka oyunları oynamak çok güçlü bir
şekilde konsantrasyon artırıcı etkiye sahiptir. Sunumdan önce kitap okumak sunumu kontrol etmek yararlıdır. TV, İnternet, olumsuz insanlar
odaklanmaya zarar verir. HİPNOTİK DİL KALIPLARI GİZLİ HİPNOTİK DİL KALIPLARINI KULLANIN
Karşınızdaki insanın ruh halini, dilediğiniz yöne çekmenizi sağlayacak özel, sözel sırlar vardır. Hipnotik Dil Kalıpları kavramının kökeni varsayımlardan oluşur. Bu sözlerinizin ardında gizlenen, asıl niyettir. Örneğin; ‘Sanırım hızlı okuma yeteneğin sayesinde bu kadar çabuk öğreniyorsun’ dediğinizi düşünelim. Bu cümledeki varsayım, hızlı öğrenmeyi sağlayan bir şeyler olduğudur. Bu da tahminen hızlı okuma yeteneğidir. Bu örtülü varsayımların Hipnotik bir gücü vardır. Genellikle, dikkatle kurulmuş cümlelerde, karşıdaki
insanın beyninin hemen farkına varacağı ve sorgulamadan kabulleneceği bir çok varsayım bulunur. Bir başka örnek daha vermek gerekirse; ‘Bu özel rapor üzerinde çalışmaya başlamadan önce bir şeyler atıştıralım, olur mu?’ Bu cümlede, söz konusu kişinin o ‘özel rapor’ üzerinde çalışacağı varsayılmaktadır. Bu arada, cümlenin sonundaki ‘olur mu’ ya dikkat ettiniz mi? Bu, genellikle başın evet anlamında yukarı aşağı sallanması eşliğinde kullanılan bir yönlendirme tekniğidir. Karşınızdaki insan bu isteğinize genellikle onay verecektir. Hipnoz araştırmaları yapan insanlar, bir insanı belirli ruh hallerine sokmanın, hipnozcunun dilediği şey hakkında düşünmeye başlamasını (ürününüzü satın almak, sunduğunu hizmetlerden yararlanmak, sizin adayınıza oy vermek, projenize yardımcı olmak) sağlamanın çeşitli yöntemleri bulunduğunu tespit etmiştir.
Bir şeyi hayal etmek, o şeyi elde etme ya da ondan uzak durma sürecinin ilk adımıdır. Ardından, bize ürünlerimizi ya da hizmetlerimizi satın alma, önerimize onay verme, o andaki hedefimizi gerçekleştirme konusunda ne yapmayı düşündüklerini anlatmalarını isteriz. İnsanlar, sırf sordunuz diye, size düşüncelerinin gizli şifrelerini açıklamaz. Bu amaçla, geçerliliği
bilimsel olarak kanıtlanmış teknikleri büyük bir ustalıkla kullanabilmeniz gerekir. Bunlar, karşı tarafın size uyum göstermesi konusunda inanılmaz sonuçlar doğurabilen özel sözcükler ve cümlelerdir.
İnsanların sizin önceden belirlediğiniz yargılara ulaşmasını sağlayan ifadelerin bir kısmını aşağıda bulacaksınız. Hipnotik Dil Kalıpları’nın cesur bir tavırla, her ne istenirse yapılacağını varsayan bir havada kullanıldığını fark edeceksiniz. Bir başka deyişle, ilk örnekteki Hipnotik talimat, ‘Bu arabayı satın al. Bu talimat, ‘Sana söyleyecek değilim’ şeklindeki Hipnotik ifadenin içine gizlenmiştir. Cümlelerdeki talimatlar büyük harflerle, Hipnotik ifadeler ise koyu harflerle yazılmıştır. Buradaki talimat, müşterinin gerçekleştirmesini istediğimiz şeydir. Bu ifadelerin cümle kalıplarına pek uyduğu söylenemez. Buna pek aldırış etmeyin. Bunların çok etkili ifadeler olduğunu, kullanırken çok dikkat etmek gerektiğini de belirtmekte fayda var. Parantez içerisindeki bölümler de kısa ancak, önemli açıklamalar yer almaktadır. Bir insana ne karar verdiğini sorduğunuzda, verdiği yanıt, neye inanarak karar verdiğini ve fikrini nasıl değiştirebileceğinizi (nasıl satış yapabileceğinizi, ikna edebileceğinizi) anlatır. ‘Düşündüm ki, KULÜBE BAŞLANGIÇTA SADECE BİR YILLIĞINA ÜYE OLmak isteyebilirsin.
BİR YILIN SONUNDA ÜYELİĞİNİ YENİLERSİN.’
‘BU GÜZEL ARABAYI SATIN ALmayı bir düşün istersen.’ (Almak zorunda değilsin; ama yine de düşün!) ‘Hemen şimdi KARAR VERmek zorunda değilsin.’ ‘İnsanlar KALİTELİ BİR ARABAYA SAHİP OLMANIN ÖNEMİni nasıl anlamaz?’ ‘HEMEN KARAR VERmen şart mı bilmiyorum. Kaçmıyor ya! (Aslında biliyorum; ama kibarlığımdan böyle söylüyorum.)
‘BU ARABA 1 LİTRE BENZİNLE 10 KM GİDİYOR desem şaşırır mıydınız?’ (‘Desem şaşırır mıydınız’ ifadesi, çok edici bir gerçeğin açıklandığını vurguluyor.)
‘Size 10 YAŞ GENÇ GÖRÜNmenin yollarını gösterseydim, UYGULAR mıydınız?’ (Bu kusursuz bir kapanış hazırlığı sorusudur. Gösterebilecek olmasanız bu soruyu sormazdınız. Şimdi ‘evet’ yanıtı alır almaz gösterebilir ve anlaşmayı bağlayabilirsiniz.) ‘…olsaydı’ = ‘Hayal edin.’
Bu söz doğruca bilinçaltına işler ve zihinsel bir virüs gibi harekete geçer.
Hipnotik Dil Kalıplarını Tekrar gözden geçirelim;
Akıl verecek değilim ama…
Ne düşünüyorsunuz?
Bilmek isteyeceğinizi düşündüm…
Karar vermenize yardımcı olacak…
Mecbur değilsiniz..
Kimi insanlar nedense..
Bilemiyorum…
Görmek ister miydiniz?
Bazıları..
Olsaydı…
Seçmeniz gerekseydi..
Hiç gördünüz mü?…
Neler olabileceğini bir hayal edin…
İlgileniyor musunuz?
Size yöntemini gösterseydim…
Bilemezsiniz..
Acaba?
Sizce de öyle değil mi?
Siz de öyle hissetmiyor musunuz?
Sırf bu kelimeleri kullanmanız, elbette ki, karşı tarafın istediğiniz şeyi yapacağını garantilemez. Bu sözleri söylerken kullandığınız ses tonu, sesinizin hızı gibi şeyler de çok önemlidir. Bu ifadeleri farklı iş ortamlarında elinizden geldiğince kullanarak alıştırma yapın ve izleyin bakalım neler oluyor… Hipnotik Dil Kalıpları Kaynak: Nilay Karagülmez Abamor
Zor Soruları yanıtlamak; Zor bir soru ile karşılaştığınızda zaman kazanmak için soruyu tekrarlamayın. Bilmiyorsanız eee, ıııı, gibi kesintiler yapmayınız. İki önerim var. İlki o an ortak akıldan yararlanmak için soruyu gruba
sorabilirsiniz. Diğeri bilmiyorsanız bilmiyorum hemen öğreneceğim diyebilirsiniz. Soran kişi sizi küçük düşürmek için bunu yapmış olsa da unutmayın siz kusursuz değilsiniz ve her konuda bilgi sahibi olamazsınız.
Burada bilmeniz gereken ilkel beyin kesintiyi sevmez sunum boyunca akıcı olmanız gerekir. EYLEM DUYGUDAN ÖNCE GELİR BRİAN TRACY
Brian Tracy harekete geçtiğinizde duygularımız pozitife döner. Aslında eylemleri erteledikçe zihnimizi olumsuz düşünceler sarar ve yapma arzumuzu kaybederiz. Mükemmellik anlayışı eyleme geçmek için tüm şartların oluşması, ortamın hazırlanması anlamında olduğunda ertelemeler baskı yapacaktır. İşte sunum korkusunun en büyük gerekçelerinden biri de üçlük atmak yani pratik yapmak için tüm şartların oluşmasını beklemektir.
Sürekli iyileştirme yaparak hemen eyleme geçin Etkin Dinleme; Zihninizi susturun, egonuzu frenleyin ve dünyanın en önemli insanı le birlikte olduğunuzu, dünyanın en önemli sırları alırcasına dinleyin. Karşınızdaki kişiyi koşulsuz kabul edin ve saygı duyun. % 30 konuşun % 70 dinleyin, heyecanlandırın, ilham verin, onaylayın. Jest ve mimikleriniz ile dinlemekten keyif aldığınızı hissettirin. İster satış dinleyicisi olun, isterseniz call center olarak telefonda dinleyin nerede olursanız olun etkin dinleyin. Ne öyleyeceğini tahmin ettiyseniz hatta onlarca kez duydu iseniz de saygı ile dinleyin. Dinleme egzersizleri yapın. Gidin huzurevlerinde yaşlıları yeni konuya başlayan ve bu ne bu ne diye soran çocukları dinleyin. Zor insanları, egosu yüksek insanları, anlamayanları dinleyin. Kendinizden arınarak dinleyin. Kalp ile dinleyin. Detaylara takılmadan büyük resme bakarak dinleyin. Beden diliniz dinleme kalitenizi anlatacaktır. % 100 odaklanarak dinleyin. En çok sevdiğiniz kişiyi son kez dinliyormuşçasına dinleyin.
Dinlerken konuşmaya hazırlanmayın nefes aldığında lafı ağzına tıklayın. Dinlerken kendi başınızdan geçenlerle eşleştirmeyin söze “bende” diyerek dalmayın. Söz kesmeyin, ipuçlarını almaya çalışın, kendi filtrelerinizden geçirmeyin doğru mu anladım diye sorun. Not alın, hemen savunmaya geçmeyin psikolojik oksijen almasını sağlayın, konuşturun rahatlatın.
Okuma ve yazmanın okullarda öğretildiği toplumlarda dinleme öğretilmiyor. Dinlemeyi sürekli geliştirin. Güven kazanmanın, ilgi göstermenin, önemli olmanın en kolay yolu dinlemektir. Profesyonel ve sosyal yaşamda hayatına dokunacağınız insanları dinleyerek kazanın. Zıtlıklar, farklılıklar ve sizin gibi düşünmeyenlerle beslenmeyi öğrenmeliyiz. Aşkla, tutku ile dinleyin…
İnsanı Yöneten İlkel Beyindir İnsan, aldığı kararların çoğunu hiç düşünmeden, kendine göre bazı yöntemler ve kısa yollar kullanarak alır. İnsan beyninin sağ tarafı yaratıcılık, sol tarafı ise mantık konusunda uzmandır. İnsan beyni, yukarıdan aşağıya üç katmandan oluşur. Bu katmanları bilim insanları, “yeni beyin”, “orta beyin” ve “ilkel beyin” olarak isimlendirir. Yeni beynimizle mantık yürütürüz. Orta beyin, bizim duygusal dünyamızı yönetir. İlkel beynimiz ise, tehlikelerden korunmak, kendimizi savunmak, üremek, yemek yemek gibi en ilkel ihtiyaçlarımızı yöneten beynimizdir. Bilim insanları, bilinçaltımızın gerçek patronunun ilkel beynimiz olduğunu söylerler.
İnsanın ilkel beyni hayatta kalmaya ve kendi çıkarını korumaya programlanmıştır. İnsanın bencilliği, yeri geldiğinde açgözlü ve saldırgan olması, milyonlarca yıldır hiç evrim geçirmemiş ilkel beyni nedeniyledir. İnsanın dünyadaki varlığı, milyonlarca yıl öncesine dayanır. Sözcükler hayatımızda yaklaşık 40.000 yıldır, yazı ise yaklaşık 5.000 yıldır vardır. Yani kelimelerin tarihi, beynin evrimiyle karşılaştırıldığında, neredeyse “dün” denecek kadar yenidir. İnsan kendini, akıllı ve mantıklı olarak nitelese de aslında çoğu kararını, ilkel beyniyle alır. Araştırmalar, insanın satın alma kararlarında da, ilkel beynin önemli bir rol oynadığını kanıtlar. Bir siyasi liderin ya da bir markanın, insanların sadece üst beyinlerine yani mantıklarına hitap ederek onları etkilemesi bilimsel olarak mümkün değildir. İnsan, önce ilkel beyninin süzgecinden geçen sonra da hem mantığını hem de duygularını tatmin eden çözümler arar. Bu nedenle konu ne olursa olsun,
insanı ikna etmenin yolu, onun ilkel beynine hitap etmekten geçer. İnsanın ilkel beynine hitap etmeyen iletişim, boşuna yapılmış iletişimdir. İlkel beyin benmerkezcidir. Yalnızca hayati konularla ilgilenir. Kendisine yarar sağlamayacak şeylerle ilgilenmez. Gelen mesaj kendi çıkarıyla ilgili değilse, onun ilgisini çekmez. Pazarlamada da, siyasette de, korkunun, eğlencenin, zevkin, keyfin, çıkar ve fırsat sunmanın çok geçerli ikna araçları olması, ilkel beynin bu yapısıyla ilgilidir.İlkel beyin zıtlıklara duyarlıdır. İlkel beyin karar verirken bir standart arar. Bu nedenle ilkel beyin, zıtlıklar ve karşıtlıklardan anlar. Önce-sonra, riskli-güvenli, hızlı-yavaş, pahalı-ucuz gibi zıtlıklar, ilkel beynin karar vermesini kolaylaştırır. Tarafsız ifadeler, genellemeler, bilimsel
açıklamalar, saptamalar, önermeler… ilkel beyin için bir anlam ifade etmez.
Beynimizin bu özelliği, siyasetçiler, pazarlamacılar ve iletişimciler için son derece yol göstericidir. Tüketiciye sunulacak her teklif, bu zıtlıklardan en az birini mutlaka taşımalıdır. İlkel beyin somut veriye ihtiyaç duyar. Mantık ve mantığın ham maddesi olan sözcükler, üst beyin için değerlidir. Oysa ilkel beyin, kelimeleri işleme yeteneğine sahip olmadığı için soyut, karmaşık mesajları çözemez. Somut olmayan mesajları, ilkel beyin anlamaz. İletişimcilerin yaptıkları en büyük hatalardan biri, hitap ettikleri kitlenin, kendileri gibi gelişmiş bir üst beyne sahip olduğu yanılgısına kapılmaktır. Oysa dünyanın her yerinde insanların çoğunluğu, üst beyinlerini çok az kullanırlar; kararlarının çoğunu, hiç düşünmeden ilkel beyinleriyle alırlar. Geniş kitleler soyuttan değil, somuttan anlarlar. Teorik açıklamalar, genel ifadeler yerine, somut öykülerin etkili olmasının nedeni budur. Her iletişimcinin hikaye tekniğini kullanması gerekir. İlkel beyin her konuda başlangıç ve sona hassastır. İlkel beyin sürecin tamamında uyanık kalmaz; kendi enerjisini korumak üzerine programlıdır. Dikkati çok çabuk dağılır. Bu nedenle yapılan bütün iletişimlerde, en önemli bilginin başta verilmesi ve vurucu mesajın sonda tekrar edilmesi gerekir. İlkel beyin, enerjisini korumak amacıyla kendini sürekli dinlenmeye aldığı için, konunun başıyla sonu arasındaki süreyi, dikkati kapalı olarak geçirir. İletişim yapan herkesin, insan beyninin bu özelliğini bilmesi gerekir. Ne dediğini baştan söylemeyen ve en sonunda mesajı net olarak tekrar etmeyen iletişimin etkisi çok zayıftır. Maalesef, çoğu iletişimci sanatsal kaygılarla, bu çok önemli gerçeği göz ardı eder ve yaptığı iletişimin etkisini kendi eliyle azaltır.İlkel beyin görseldir. Yazıyı okuyup anlama yeteneği, insanlık tarihinde çok yeni bir olgudur. Üstelik okumak-düşünmek-anlamak-değerlendirmek-karar almak, uzun ve zahmetli bir süreçtir. İnsanların çoğu, bu kadar zahmete katlanmaz. Oysa bir görüntüyü algılayıp karar almak herkes için, çok kolay ve hızlıdır. İnsanın gözüyle gördüğüne tepki vermesi, insanlık kadar eskidir. İlkel beyin, bir tehlikeyi ya da fırsatı anında fark eder ve ona göre davranır. Üst beynin gördüğünü anlaması için daha uzun bir süreye ihtiyaç vardır. İnsan, aldığı kararlarının çoğunu ilkel beyniyle alır. Üst beyin ise daha sonra, ilkel beynin aldığı kararı gerekçelendirir, anlamlandırır, dile döker. Pazar araştırmalarının da siyasi araştırmaların da zorluğu, insan beyninin bu özelliğinden kaynaklanır. İnsan kendisinin bile tam olarak farkında olmadığı nedenlerle karar alır ama kendisine sorulan her soruya mantıklı bir cevap vermek ister. Bu nedenle araştırmalar, çoğu zaman gerçekle örtüşmeyen “yapay bulgular” içerir. İlkel beyin duygusaldır. İnsanın bir konuyu hafızasına alması ve onu unutmaması, o anı yaşarken ne kadar duygulandığına bağlıdır. Eğer insan hiç bir duygu yaşamamışsa, yaşadığı anı hatırlaması mümkün değildir. Tersine çok yoğun bir duygu yaşamışsa o anı hiç unutmaz. İnsanın sevgilisi ya da eşiyle ilk öpüşmesini ya da çok korktuğu (deprem gibi) bir olayı hiç unutmaması bu nedenledir. Hangi konuda olursa olsun, eğer iletişim insanın duygularına hitap etmezse, o iletişimin etkisi yoktur. Etkili olması için iletişimin, mutlaka sevinç, hüzün, şaşkınlık, korku, tiksinme ya da kızgınlık gibi duygulara hitap etmesi şarttır. (Sadece mantığa yani üst beyine hitap eden bir iletişim, iletişim değildir. Böyle bir iletişim, bilimsel bir metin olabilir ama onun da hedef kitlesi, zaten sadece üst beyinlerini kullanan sınırlı sayıda bilim insanıdır.) İnsanları ikna etmek, her ne yaparsak yapalım, işimizin ayrılmaz bir parçasıdır. İnsanları ikna etmenin yolu da, onların ilkel beyinlerine hitap etmektir. Doğruyu söylemek yetmez; başarmak isteyen herkes, insanın ilkel beynin nasıl çalıştığını anlamak zorundadır.
Eğitim Açıklaması Online teknoloji turizmin geleceğidir. Bu sertifika programı ile turizm endüstrisinde hem kendi geleceğiniz hem de işletmeniz için çok önemli bir adım atmış olacaksınız. 2 günlük, toplam 8 saatlik eğitim programı süresince turizmde online teknolojiyi detaylı olarak öğrenecek, işleyişi hakkında bilgi sahibi olacak ve bu teknolojiyi yönetme becerisi kazanacaksınız. Her ders sonunda o gün işlenen konulardan eğlenceli bir sınava tabi tutulacaksınız.
Sertifikanın Sağladığı Bazı Avantajlar; İşveren ve çalışan için iş garantisi sağlar Online’nı Kuvvetli ve bilgili bir ekibe sahip olmanızı sağlar Pazarlama maliyetlerini düşürerek verimliliğinizi ve karlılığınızı artırır Rekabet avantajı sağlar Kariyerinizdeki adımları hızlandırır Kişisel gelişiminize katkı sağlar Öz geçmişinize değer katar Terfi şansını arttırır Zamandan kazandırır